“Kriz Sonrası Dünya Bankası Grubuâ€? Available in: English, 日本語, руÑ?Ñ?кий, Bahasa (Indonesian), ‫العربية‬, Español, 中文, Français, Português, Deutsch Yıllık Toplantılar Dünya Bankası Grubu Guvernörler Kurulu Dünya Bankası Grubu BaÅŸkanı Robert B. Zoellick’in KonuÅŸması Ä°stanbul, Türkiye 06 Ekim 2009 “Kriz Sonrası Dünya Bankası Grubuâ€? Sayın BaÅŸkan, Guvernörler ve DeÄŸerli Konuklar: Bu Yıllık Toplantılarda bize katıldığınız için teÅŸekkürler. Guvernörler Kurulu BaÅŸkanı Sayın Nguyen Van Giau’ya ve Kalkınma Komitesindeki liderliÄŸi için Sayın Agustín Carstens’e özel olarak teÅŸekkürlerimi ifade etmek istiyorum. Agustín ve ben son iki yıldır çok yakın bir ÅŸekilde çalışmaktayız. Bir Bakan ve düşünceli bir lider olarak sahip olduÄŸu beceriler nedeniyle kendisine derin bir saygı duyuyorum ve kendisinin ortaklığı ve dostluÄŸundan çok büyük faydalar gördüm. Bu toplantı Agustín’in Kalkınma Komitesi BaÅŸkanı olarak son toplantısı, ama ileride kendisinin tavsiyelerine ve deÄŸerlendirmelerine baÅŸvurmak isteyeceÄŸimden eminim. Komite BaÅŸkanlığı görevini nazik bir ÅŸekilde kabul eden Bahreynli Sayın Bakan Al-Khalifa ile birlikte çalışmayı dört gözle bekliyorum. Sayın Bakan Al-Khalifa ile daha önceki görevlerimizde birlikte çalıştık ve bu kritik zamanda bize katılmayı kabul ettiÄŸi için çok mutluyum. Ayrıca meslektaşım Dominique Strauss-Kahn’a da teÅŸekkür etmek istiyorum. Kurumlarımız geçtiÄŸimiz yıl çok yakın bir ÅŸekilde birlikte çalıştı; kendisinin öngörüsünü, pratikliÄŸini ve esprili kiÅŸiliÄŸini takdir ediyorum. Bu yılki Yıllık Toplantılarımıza örnek gösterilebilecek bir ÅŸekilde ev sahipliÄŸi yapan Türk Hükümeti’ne ve Türk halkına da müteÅŸekkirim. Birçok baÅŸarıya imza atmış böyle bir ülkede bu büyüleyici ÅŸehri görmekten çok mutluyuz. Her ÅŸeyden önemlisi, Ä°stanbul’un ve Türkiye’nin harika insanlarına da teÅŸekkür ediyoruz. Bu fırsatla eski Dünya Bankası BaÅŸkanı Robert McNamara’yı da anmak istiyorum . Banka’ya 13 inanılmaz yıl liderlik etti ve ÅŸekillendirdi. Bu kuruma çok büyük bir enerji kattı ve aynı zamanda geliÅŸmekte olan dünyanın sorunlarının çözülebileceÄŸine dair güçlü bir inanç aşıladı. Arkasında müthiÅŸ bir baÅŸarı öyküsü bıraktı. Bunlar arasında nehir körlüğünün ortadan kaldırılması ve önlenmesi çabaları, Banka’nın beslenmeye yönelik ilk kredisi, kırsal bölgelerde yaÅŸayan yoksullar üzerinde odaklanma, tarıma daha fazla kredi ver ilmesi, ilk Dünya Kalkınma Raporu’nun yayınlanması ve Banka ile Çin arasındaki iliÅŸkilerin ülkenin kalkınması bakımından çok önemli bir zamanda baÅŸlatılması sayılabilir. Bütün bunlar kendisinin hem öngörüsünü hem de liderliÄŸini yansıtmaktadır. Robert McNamara, Dünya Bankası’nın odak noktasını tüm dünyada yoksulluk sorunun ortadan kaldırılması hedefine yöneltmiÅŸtir. Bu amaç bugün hala bizim çekirdek misyonumuzdur ve Sayın McNamara’nın uluslararası kalkınmada alanında ve Dünya Bankası’nda bıraktığı mirasının hala devam etmesini saÄŸlamaktadır. Son yıllarında Sayın McNamara ile konuÅŸtuÄŸumda, Dünya Bankası’nın kültürler ve ülkeler arası bir yetenekler topluluÄŸu olan muhteÅŸem personelini sevgiyle hatırladı. Onu izleyenler de aynı takdir duygusunu ifade etmiÅŸtir. Ben de kendi teÅŸekkürlerimi onlara eklemek istiyorum. Dünya Bankası Grubu’nun çalışanları, enerji ile, yaratıcılık ile ve müşteri ülkelere ve hizmet etme ayrıcalığına sahip olduÄŸumuz insanlara karşı güçlü bir amaç bilinci ile geçtiÄŸimiz yılki kriz zorluÄŸuna karşı göğüs germiÅŸtir. Ayrıca, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden Bakan Futa’nın kısa süre önce hayatını kaybetmesi de bizleri üzdü. Ben de Sayın BaÅŸkan gibi ailesine ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti’ne baÅŸsaÄŸlığı diliyorum. Bu arada eski Japonya Maliye Bakanı Sayın Nakagawa’nın ailesine de en derin üzüntülerimi iletmek istiyorum. ***** ***** ***** Bir yıl önce çalkantı zamanında bir araya gelmiÅŸtik. Bugün, o çalkantı henüz bitmiÅŸ deÄŸil. Küresel kriz sonucunda önümüzdeki yıl sonuna kadar 90 milyon kiÅŸinin daha aşırı yoksulluk içinde yaÅŸamaya baÅŸlayacağını, bu yıl 59 milyon kadar insanın iÅŸini kaybedeceÄŸini ve Sahra Altı Afrikası’nda 30.000 – 50.000 bebeÄŸin daha hayatını kaybedebileceÄŸini tahmin ediyoruz. Bu rakamların arkasında insan hikayeleri yatmaktadır: -- Aoy Puon Kamboçya’da yaÅŸayan bir tekstil fabrikası işçisidir. Kriz vurduÄŸundan beri aylık maaşı yarı yarıya kesilmiÅŸ durumda. Bugün kendi gelirine bağımlı olan memleketindeki ailesine gönderecek kadar para kazanamıyor. GeçtiÄŸimiz yıl Kamboçya’da 48 tekstil fabrikası kapanmak zorunda kaldı ve 62.000 işçi iÅŸini kaybetti – bunların yüzde 90’ı kadındı. Aoy artık kendisinin de iÅŸini kaybedeceÄŸinden endiÅŸe duyuyor. -- Zagd mali kriz ile birlikte hayvan fiyatlarının dibe vurduÄŸu MoÄŸolistan’da bir çoban. Bu arada gıda fiyatları her gün artıyor, dolayısıyla Zagd artık un, pirinç veya ÅŸeker alacak para bulamıyor. Zagd gibi çobanların emeklilik maaşı veya sosyal yardım parası yok –bununla birlikte, gelirlerdeki azalma karşısında baÅŸvurabilecekleri tek yol tüketimlerini kısmak. Bir çobanın söylediÄŸi gibi, “Şeker alamıyorum çünkü pahalı. Sebze kullanmıyoruz. Dışarı çıkamıyoruz, dolayısıyla çok fazla kıyafete ihtiyacımız yok …Kış aylarında odun ve kömür alamıyoruz.â€? -- Lindiwe 28 yaşında ve güney Afrika’da bir gecekondu mahallesinde yaşıyor. HIV virüsü taşıyor ve aynı zamanda tüberküloz hastası. Bu gibi hastalıklar için tedavi hizmetleri saÄŸlayan bir STK kliniÄŸinden geri çevrilmiÅŸ çünkü mali kriz sonucunda donör fonları tükenmiÅŸ ve aynı zamanda ilaçları da kalmamış. Ä°lave finansman beklentileri umutsuz: Kısa süre önce Dünya Bankası ve UNAIDS tarafından gerçekleÅŸtirilen bir anket her beÅŸ geliÅŸmekte olan ülkeden birinde antiretroviral tedavi programlarında kısıntı yapıldığını ve 33 ülkenin önümüzdeki sene etkilerin daha da ağırlaÅŸmasını beklediÄŸini ortaya koymuÅŸtur. Lindiwe için zaman tükeniyor: "Ölmekten ve küçük kızımı tek başına bırakmaktan korkuyorum" diyor. Ä°ÅŸler kaybedildi ve hayatlar yıkıldı. Kızlar okulu bırakmak zorunda kaldı. Aileler her gün hangi yemekten tasarruf edeceklerine karar vermek zorunda. Çocuklar yetersiz besleniyor. Ä°nsan geliÅŸimi çoÄŸunlukla geri dönüş olmayacak ÅŸekilde tersine dönmüş durumda. Bizler toparlanmadan bahsederken, yoksulluÄŸun kiÅŸisel sancılarını her yerde görebiliyoruz. Åžehirlerde, köylerde, vadilerde ve ovalarda, Ana Caddelerde, caddesi olmayan topluluklarda hep aynı ÅŸeyi duyuyoruz: “Bunun bir daha olmasına izin vermeyin.â€? Ne yazık ki bu konuda söz veremiyoruz. Dünyamızı krizlere karşı dayanıklı hale getiremiyoruz. Gerçekten de, gelecek ile ilgili olarak emin olduÄŸumuz bir ÅŸey varsa, o da yeniden bir baÅŸka krizin olacağıdır. Ancak liderlik ve iÅŸbirliÄŸi ile, geçmiÅŸ krizlerden dersler çıkarabiliriz ve geleceÄŸe bakabiliriz. Acil durum müdahalelerinin de ötesine bakmalıyız; daha kalıcı ve “daha iyiyi tekrar saÄŸlamayaâ€? yönelik eylemlere bakmalıyız. Bu iÅŸ de bu salonda bulunan bizlere baÄŸlı. Kriz zamanlarında iÅŸbirliÄŸi iÅŸin en kolay kısmıdır. Artık uçurumun derinliklerine bakmadığımız zamanlarda iÅŸbirliÄŸi ise zorlu bir görevdir. Krizin Tohumları GeleceÄŸe bakmadan önce geçmiÅŸi anlamamız gerekir. Bugünkü kriz durup dururken kendiliÄŸinden ortaya çıkmadı. Bunun tohumları daha önceden atılmıştı. Son 20 yılda çok büyük bir ekonomik deÄŸiÅŸime ÅŸahit olduk. Sovyetler BirliÄŸi ile Orta ve DoÄŸu Avrupa’daki planlı ekonomilerin dağılması, Çin ve Hindistan’daki ekonomik reformlar ve DoÄŸu Asya’nın ihracata dayalı büyüme stratejileri yaklaşık 1 milyardan 4-5 milyar kiÅŸiye artan bir dünya piyasa ekonomisine katkıda bulundu. Bu deÄŸiÅŸim çok büyük fırsatlar sunmaktadır. Aynı zamanda, yirminci yüzyılın ortalarında biçimlendirilen ve o zamandan bu yana geçen onlarca yıllık süreçte sık sık “yamaâ€? niteliÄŸinde deÄŸiÅŸimlere uÄŸrayan bir uluslararası ekonomik sistemi de sarsmıştır. Bugünkü sorunların tohumlarının bir kısmı 1990’ların sonlarındaki mali krizlere cevap olarak gerçekleÅŸtirilen müdahaleler ile veya gerekli müdahalelerin yapılmaması nedeniyle atıldı. Asya mali krizinin ardından, geliÅŸmekte olan ülkeler küreselleÅŸmenin fırtınalarına asla tekrar yakalanmak istemediklerine karar verdiler. Birçok ülke döviz kurlarını yöneterek ve büyük döviz rezervleri oluÅŸturarak kendisini “sigortaladıâ€?. Bu deÄŸiÅŸimlerden bazıları küresel ekonomideki dengesizliklere ve gerilimlere katkıda bulundu, ancak yıllarca hükümetler genel olarak iyi bir büyüme ortamı nda bir ÅŸekilde baÅŸarılı oldular. Merkez bankaları yeni ekonomide oluÅŸan riskleri ele almakta baÅŸarısız oldu. 1980’lerde ürün fiyatlarındaki enflasyonu kontrol altına almış gibi göründüler, ancak bu bankaların çoÄŸu varlık fiyat balonlarını tespit etmenin ve para politikası ile bunları kontrol altına almanın güç olduÄŸuna karar verdi. Faiz oranlarının agresif bir ÅŸekilde düşürülmesi yoluyla bu köpükler patlatıldıktan sonra “reel ekonomideâ€?, yani istihdamda, üretimde, tasarruflarda ve tüketimde meydana gelen zararın kontrol altına alınabileceÄŸini savundular. Ancak daha sonra yanıldıkları ortaya çıktı. Finansal kurumların düzenleyicileri ve denetleyicileri artık gerçekliÄŸe dayanmıyordu. Finansal yenilikler ve rekabet, hizmetleri büyük ölçüde yaygınlaÅŸtırdı – geçmiÅŸte arka plana itilen ÅŸirketleri ve aileleri de kapsayacak ÅŸekilde - ancak “rasyonel piyasalarâ€? kuramının çekici derecede basit tasarımı, düzenleyicilerin psikoloji, örgütsel davranış, sistemik riskler ve piyasaların ve insanların karmaşıklığının gerçekliklerinden uzaklaÅŸmalarına yol açmıştır. Bu zorlu dersleri öğrenirken bile, tahminde bulunmamız ve oluÅŸturmamız gerekmektedir. 1944 yılında Bretton Woods’taki delegeler yeni bir küresel düzenlemeyi ÅŸekillendirme fırsatını yakaladı. Dünya ekonomisinde finansal ve ticari iliÅŸkilere yönelik bir kurallar, kurumlar ve prosedürler sistemini geliÅŸtirmek için New Hampshire’da üç hafta geçirdiler. O zamandan bu yana geçen 65 yıllık süre içinde dünyada çok büyük deÄŸiÅŸiklikler yaÅŸandı. Åžu anda yaÅŸadığımız kriz bu tabloyu yine deÄŸiÅŸtiriyor. Güç dengelerinde, kurumlarda ve uluslararası iÅŸbirliÄŸinde potansiyel deÄŸiÅŸimleri görmeye baÅŸladık bile. Bu deÄŸiÅŸ imler kısmen tarafların yeni koÅŸullara ne derecede uyum saÄŸlayabileceÄŸine, kısmen toparlanmanın hızına, kısmen dünyada sermayeyi, teknolojiyi ve insan kaynaklarını kimlerin elinde tuttuÄŸu ve bunlarla ne yaptığı ile ilgili deÄŸiÅŸimlere, kısmen de ülkelerin nasıl iÅŸbirliÄŸi yaptığına –veya yapmadığına- baÄŸlı olacaktır. DeÄŸiÅŸen BaÄŸlam 10 yıl kadar önce, Asya mali krizi sırasında, dünyanın en temel endiÅŸesi Çin’in yıkılan ekonomik domino taÅŸlarını istikrara kavuÅŸturmak için para kurunu sabit tutup tutmayacağıydı. Bugün Çin, dünyanın en büyük ekonomileri arasında ve küresel ekonomide bir istikrar unsuru olarak hareket ediyor. Çin ve Hindistan birlikte dünya üretiminde yüzde 8,5’lik bir paya sahip. Bu iki ülke ve diÄŸer geliÅŸmekte olan ülkeler, geliÅŸmiÅŸ ülkelerden çok daha hızlı bir ÅŸekilde büyüyor. Amerika BirleÅŸik Devletleri krizden çok ağır etkilendi. Ancak ABD dayanıklı bir ülke. Amerika BirleÅŸik Devletleri’nin geleceÄŸi, büyük açıkları kapatıp kapatamayacağına veya nasıl kapatacağına, kredilere ve kura zarar vereb ilecek enflasyon olmadan toparlanıp toparlanamayacağına, güvenliÄŸe ve istikrara katkıda bulunurken yenilikçiliÄŸi korumak için finansal sistemini gözden geçirip geçiremeyeceÄŸine baÄŸlıdır. Amerika BirleÅŸik Devletleri’nin aynı zamanda en büyük kozu olan ticarete, yatırıma, insanlara ve fikirlere açıklığı devam ettirebilmesi için insanların deÄŸiÅŸime uyum saÄŸlamasına yardımcı olması gerekmektedir. Japonya kriz sonrasında politik bir deÄŸiÅŸim yaÅŸayan ilk büyük sanayi gücü olmuÅŸtur. Japonya Demokratik Partisinin seçilmesi ülkenin tarihinde ilk kez sürdürülebilir bir iki partili demokrasinin oluÅŸturulabilmesini saÄŸlayabilir. Eski ihracat odaklı büyüme modelinin, Japonya’nın veya dünyanın ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamayacağı veya ABD tüketicilerine çok fazla dayanmayan daha “dengeliâ€? bir küresel ekonomide sürdürülebilir olup olmayacağı belli deÄŸildir. YaÅŸlanan Japonya’nın yeni tüketim ihtiyaçları olacaktır. Daha fazla büyüme kutbu olan küresel bir ekonomi, özellikle enerjiyi verimli bir ÅŸekilde kullanma yönündeki etkileyici yetenekleri bakımından Japonya’ya yeni piyasalar sunabilir. Orta ve DoÄŸu Avrupa ekonomileri bu krizden özellikle ağır bir ÅŸekilde etkilendi ve bu ülkelerin sorunları henüz bitmiÅŸ deÄŸil. Ä°yi bir stratejik haber, Avrupa devletlerinin tüm iç tartışmalarına ve müzakerelerine raÄŸmen birbirlerine bağımlı olduklarını kabul etmiÅŸ olmalarıdır. Avrupa bu kez gerilim altında bölünmedi. Kriz Güney DoÄŸu Asya’yı da yukarı doÄŸru itebilir –ancak bu fırsatların nasıl deÄŸerlendirileceÄŸine baÄŸlıdır. Bölge, iki yükselen güç olan Hindistan ve Çin arasında coÄŸrafi bir kavÅŸak noktası konumundadır. ASEAN bunun önemini fark etmiÅŸ gibi görünmektedir ve bir yandan diÄŸer ülkelere ulaşırken diÄŸer yandan entegrasyonunu derinleÅŸtirmek için adımlar atmıştır. Endonezya’nın önemli ağırlığı ve Vietnam’ın yükselen etkisi göz önüne alındığında, ekonomik çalkantı ortamındaki saÄŸlam performansları, on yıl önceki durumları ile keskin bir tezat teÅŸkil etmektedir. DiÄŸerleri için, krizin uzun vadeli etkileri özellikle petrol fiyatları olmak üzere son yıllarda yüksek getiriler saÄŸlayan mallara baÄŸlı olabilir. Petrol fiyatı 100$ iken bu ülkeler güçlüdür. Ancak 30$’a düştüğünde çoÄŸu ciddi sorun yaÅŸar. Fosil yakıtlara olan bağımlılığını azaltmaya çalışan ve yatırımcılar bir “varlık sınıfınaâ€? girip çıkarken emtia fiyatlarının deÄŸiÅŸiklikler sergilediÄŸi bir dünyada petrol ve emtiaya olan bu bağımlılık bir ekonominin temellerini dayandırmak için belirsiz bir zemindir. Ãœlkeler daha geniÅŸ tabanlı bir ekonomik kalkınmayı çeÅŸitlendirmek ve inÅŸa etmek için bu getirileri akıllıca bir ÅŸekilde kullanacaklar mı? Bu sorular Rusya, Körfez bölgesindeki ülkeler ve Latin Amerika ve Afrika’daki bazı ülkeler için geçerlidir. Krizden önce bazı Afrika ülkeleri istikrarlı bir ÅŸekilde etkileyici büyüme rakamlarına ulaÅŸmıştı. Krizden çıkış sürecinde onlar için yeni fırsatlar doÄŸabilir. Bazı Çinli imalat firmaları temel üretim faaliyetlerini Afrika’ya kaydırmayı düşünüyor. Çin’in Afrika ile ilgili gelecek planları – ki bunlar kaynak geliÅŸtirme ve altyapıyı içermektedir- diÄŸer ülkeler tarafından desteklenebilir. Brezilya tarımsal kalkınma deneyimini paylaÅŸma konusunda istekli görünüyor. Hindistan demiryolları inÅŸa ediyor. Bunlar giderek artacak bir eÄŸilimin ilk günleri. Bretton Woods delegelerinin takdir ettiÄŸi gibi, güç iliÅŸkilerindeki deÄŸiÅŸimlerin anlaşılması geleceÄŸin ÅŸekillendirilmesi açısından temeldir. O sistemin siyasi temeli, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra yerine getirilemeyen sorumluluÄŸun ortak bir deneyimi ve 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki güçlerin –ve bunları birbirine baÄŸlayan piyasaların doÄŸasının- açık bir deÄŸerlendirmesi yoluyla oluÅŸturulmuÅŸtu. O sistemin yeni geliÅŸmeleri takip edemediÄŸi görünmektedir. Sırada ne var: Sorumlu KüreselleÅŸme? Eski düzen artık geride kaldı. Artık zamanımızı kaybetmemeliyiz ve arkasından gözyaşı dökmemeliyiz. Bugün artık yeniden oluÅŸturmamız gerekiyor. Bugün “Yeni bir Düzeninâ€? ve sorumlu küreselleÅŸmenin temellerini atabiliriz. KüreselleÅŸme pek çok ülkede yüksek ekonomik büyümenin sürdürülebilirliÄŸine yardımcı olmuÅŸ ve yüz milyonlarca insanı yoksulluktan kurtarmıştır. Bununla birlikte ekonomiler arasında giderek artan baÄŸlar aynı zamanda geliÅŸmiÅŸ dünyada yaÅŸanan bir mali krizin milyonlarca insanı tekrar yoksulluÄŸa döndüren bir küresel krize dönüşmesinde merkezi bir rol oynamıştır. Ä°klim deÄŸiÅŸikliÄŸinin hızı giderek artmaktadır ve bundan en çok en yoksul ülkeler etkilenmektedir. 2004’deki SARS ve bu yılki H1N1 virüsü gibi hastalıklar yerel salgınlar olarak doÄŸmakta ancak hızla küresel tehdit haline gelmektedir. Bu hastalıkların virülansı sadece seyahatteki artış ve açık sınırlar sebebiyle yoÄŸunlaÅŸmıştır. KüreselleÅŸme saatini geri döndüremeyiz ve döndürmemeliyiz de. Ä°nsanlarımız da böyle bir ÅŸey yapmamızı istemiyor. Ancak bir yandan sorumlu küreselleÅŸmenin milyonlarca insana saÄŸlayabileceÄŸi çok büyük faydaları yaygınlaÅŸtırırken, bir yandan da yol açabileceÄŸi zararları sınırlamak için küreselleÅŸmede reform yapmalıyız ve bunu yapabiliriz. Sorumlu KüreselleÅŸmeyi nasıl saÄŸlayabiliriz? Ä°lk olarak ve en önemlisi, bugün çözümün bulunmasında, yarın ilerlemenin ve sonraki yıllarda zenginliÄŸin saÄŸlanmasında geliÅŸmekte olan ülkelerin kilit bir role sahip olduÄŸunu kabul etmemiz gerekiyor. Ä°ki hafta önce, Pittsburgh’ta dünya liderleri G-20’nin ileri sanayileÅŸmiÅŸ ülkeler ve yükselen güçler arasında uluslararası ekonomik iÅŸbirliÄŸi için üst düzey bir forum haline gelmesi gerektiÄŸini kararlaÅŸtırmıştır. Bu iyi bir baÅŸlangıçtır. Ancak bu tek başına bir komite olamaz. Ayrıca dışarıda kalan 160’ın üzerinde ülkenin sesini duymazdan da gelemez. G -20’nin, daha kapsamlı bir ülkeler ve uluslararası kurumlar ağı üzerinden faaliyet gösteren bir ‘Yönlendirme Grubu’ gibi hareket etmesi gerekir. Sorunlar arasındaki baÄŸlantıları tespit edebilir ve karşılıklı çıkar unsurlarını geliÅŸtirebilir. Bu sistem hiyerarÅŸik olamaz ve bürokratik bir sistem de olmamalıdır. Bu salondaki G-186 ile baÄŸlanması gerekir. Tahminciler birkaç yıl daha büyümenin durgun olmasını ve yüksek iÅŸsizlik oranlarının devam etmesini beklemektedir. ABD tüketicisi artık ekonomik talebin ana lokomotifi olamayacaktır. Avrupa ve Japonya’nın da sıkıntıda olduÄŸu görünüyor; Çin yardımcı olabilir ancak kredilerindeki artış önümüzdeki yıl sorunlara yol açabilir. Finansmana eriÅŸimin saÄŸlanması ile birlikte, diÄŸer geliÅŸmekte olan ekonomiler küresel toparlanma için bir itici güç olabilir. ÇoÄŸu borçlanma için gerekli mali kapasiteye sahip ancak özel sektörlerini sıkıştırmadan istedikleri miktarlarda ve makul fiyatlarda bulamıyorlar. Dünya Bankası Grubu ve bölgesel kalkınma bankaları yardımcı olabilir. TeÅŸvikleri kısa vadeli kumarhane kapitalizminden uzun vadeli üretken yatırımlara yönlendiren daha iyi mali düzenleme ve denetleme de yardımcı olabilir. Ä°kinci olarak, liderlerin dengeli ve kapsayıcı bir küresel ekonominin çoklu büyüme kutbuna ihtiyaç duyacağını vurgulamaları gerekir –sadece Çin ve Hindistan’ın eklenmesi yeterli olmayacaktır. Latin Amerika, GüneydoÄŸu Asya ve Orta DoÄŸu’daki ülkeler bugün yatırım yaparlarsa gelecekte yardımcı olabilirler. Zaman içinde, yaklaşık bir milyar kiÅŸilik bir pazar olan Afrika’da yapılacak yatırımlar piyasalarını bütünleÅŸtirebilir bir baÅŸka büyüme kaynağı haline gelebilir. Çoklu büyüme kutupları oluÅŸturabilmek için, darboÄŸazları ortadan kaldırmalıyız ve altyapıya ve enerjiye yapılacak yatımlar, özel sektörün geniÅŸlemesi ve açık piyasalara baÄŸlı bölgesel entegrasyon yoluyla üretkenliÄŸi arttırmalıyız. Yeni büyüme kutupları aynı zamanda geliÅŸmiÅŸ ülkelerin sermaye mallarının, hizmetlerinin ve teknolojisinin tüketicisi olabilir. Üçüncü olarak, liderlerin büyümeyi sürdürülebilir kılma konusunda kararlı olması gerekir. Dünya Bankası tarafından kısa süre önce yayınlanan kalkınma ve iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi ile ilgili Dünya Kalkınma Raporu’nda belirtildiÄŸi gibi, geliÅŸmekte olan ülkeler sadece iklim deÄŸiÅŸikliÄŸinin potansiyel zararlarının yüzde 75 -80’inden etkilenmekle kalmıyor, aynı zamanda bu ülkelerde yaÅŸayan 1,6 milyardan fazla insanın hala elektriÄŸe eriÅŸimi bulunmuyor. GeliÅŸmekte olan ülkelerin –ve bu ülkelerin çıkarlarının- masaya getirilmesi gerekiyor. Teknolojinin benimsenmesi, enerji verimliliÄŸi uygulamaları ve aÄŸaçlandırmaya yapılacak yatırımlar yoluyla düşük karbonlu büyümeyi teÅŸvik etmek için bu ülkelerin teÅŸvike ve finansmana ihtiyacı bulunmaktadır. Dördüncü olarak, en kırılgan grupları korumaya yönelik mekanizmaları oluÅŸturmamız gerekmektedir. Ä°k i hafta önce Pittsburgh Zirvesinde, G-20 liderleri, Ä°talya’daki G-8 zirvesinde baÅŸlatılan 20 milyar $’lık yeni bir gıda güvenliÄŸi giriÅŸimine desteklerini tekrarlamıştır. G-20 liderleri, düşük gelirli ülkelere saÄŸlanan tarımsal yardımların artırılmasına yönelik çok taraflı bir fonun oluÅŸturulması için Dünya Bankası’na donörlerle ve kuruluÅŸlarla birlikte çalışması çaÄŸrısında bulunmuÅŸtur. Sıklıkla, iki taraflı yardımlar kaynakları belirli sektörler ve ülkeler üzerinde yoÄŸunlaÅŸtırmaktadır. Ancak bu daha kapsamlı ve çok taraflı yaklaşım ile, kaynakları bir havuzda toplayabiliriz ve tüm gıda zinciri boyunca gıda güvenliÄŸini saÄŸlamaya ve sürdürülebilir tarım sistemleri oluÅŸturmaya yönelik yenilikçi çabaları daha iyi destekleyebiliriz. Bununla birlikte, kıymetli kağıtlar topraÄŸa tohum ekmez veya açların karnını doyurmaz. Açlık ve kıtlık –DoÄŸu Afrika’daki mevcut kuraklığın gösterdiÄŸi gibi- her zaman devam eden bir tehdittir. Dolayısıyla, bu giriÅŸimi gerçeÄŸe dönüştürmek için hızlı hareket etmemiz gerekiyor. Gıda ve akaryakıt krizleri ile son mali kriz Binyıl Kalkınma Hedeflerine doÄŸru kaydedilen ilerlemeyi raydan çıkarmıştır ve uzun yıllarda elde edilen kazanımları tersine çevirmiÅŸtir. En yoksul ülkelere çok kuvvetli ÅŸoklar karşısında savunmasız bırakılmayacakları yönünde güvence vererek, küresel mali yapıdaki bir boÅŸluÄŸu doldurmamız gerekiyor. Dünya Bankası Grubu, birçoÄŸu çatışmadan yeni çıkmakta olan en hassas ve kırılgan ülkelere hızlı ve etkili yardım saÄŸlayabilecek olan ve G-20 ile Kalkınma Komitesi tarafından onaylanan Kriz Müdahale Fonu’nun kurulması önerisini ayrıntılandırmak için çalışacaktır. Hedefli güvenlik aÄŸlarından KOBİ’lere ve mikro finansa kadar, en büyük krizler karşısında en az koruması olanlar için koruma saÄŸlayabiliriz. Aynı zamanda, mali ve ticari korumacılık politikaları karşısında bir denge unsuru sunarak, özel sektör talebine, yatırımlara ve ticarete devlet canlandırma politikalarından müdahaleci olmayan bir yaklaşıma geçmek için çalışmamız gerekmektedir. IFC kısa bir süre önce, bankalara, öz sermayeye, altyapıya ve yeniden borç yapılandırmasına yatırım yapmak için fonları yöneten yeni bir Varlık Yönetim Åžirketi kurdu. Sermayeyi devlet, emeklilik sistemi ve diÄŸer varlık yönetim fonlarından geliÅŸmekte olan ülkelerdeki üretken özel sektörlere yönlendirirken, geliÅŸmekte olan ülke finans piyasalarının oluÅŸturulmasına yardımcı olabiliriz. Dünya Bankası Grubu’nun Rolü GeçtiÄŸimiz yıl Dünya Bankası krize karşı harekete geçerek 59 milyar $’lık rekor düzeyde bir mali yardım saÄŸladı. IBRD taahhütleri neredeyse üç kat artarak 33 milyar $’a ulaÅŸtı. IDA da 14 milyar $’lık rekor bir seviyeye ulaÅŸtı; yeni IFC projelerinin yarısından fazlası IDA ülkelerindeydi. Toparlanma ve istihdam için kritik öneme sahip olan altyapı yatırımlarına saÄŸlanan destek 21 milyar $’a ulaÅŸtı; en kırılgan grupların korunması amacıyla güvenlik aÄŸları ve sosyal koruma programları için yardımlarımızı 4,5 milyar $’a çıkardık. IFC güçlü yenilikçiliÄŸi kaynak mobilizasyonu ile birleÅŸtirmektedir; banka sermayelendirmesi, ticaretin finansmanı, altyapı ve mikro finansman ile ilgili giriÅŸimler baÅŸlattık. Bu mali yılda IBRD’den 40 milyar $’lık veya daha yüksek yeni bir rekor bekliyoruz. IBRD kredilerine olan talep ÅŸu anda Kalkınma Komitesinin geçen yılki bildirisinde çaÄŸrıda bulunduÄŸu 100 milyar $ seviyesinin çok üstüne çıkmaktadır. IDA ülkeleri de ciddi finansman açıkları ile karşı karşıyadır. SaÄŸlık, eÄŸitim, güvenlik aÄŸları ve altyapı gibi risk altındaki çekirdek harcamaları karşılamada yaÅŸanan finansman açıklarının en yoksul ülkeler için 11,6 milyar $’a ulaÅŸtığını tahmin ediyoruz. GeliÅŸmiÅŸ ülkelerdeki bütçelerde sıkıntılar olduÄŸunu biliyorum. Ancak sorumlu küreselleÅŸme sorumlu paydaÅŸlar gerektirir. Daha fazlasını yapabiliriz ve yapmalıyız. Yeni bir Kriz Sonrası Dünyada Dünya Bankası’nın Rolü Nedir? Ä°yi sermayelendirilmiÅŸ bir Dünya Bankası, küreselleÅŸme, kalkınma ve mali krizin zorluklarına karşı küresel müdahalede öncü bir rol oynamaya hazır olacaktır. Kamu sektörüyle ve özel sektörle, orta gelirli ve düşük gelirli ülkelerle çalışma becerilerimiz ile birlikte, küresel, yerel ve sektörler arası ölçekte bir mevcudiyetimiz söz konusudur. Kalkınma ile ilgili olarak her zaman geliÅŸtirdiÄŸimiz bir “küresel en iyi uygulamalarâ€? birikimimiz bulunmaktadır; dünya standartlarında risk yönetimi ve bankacılık yeteneklerimiz ve bilançomuzu güçlendirme yeteneklerimiz bulunmaktadır. Büyümekte olan küresel kamu yararı gündeminde bir liderlik rolüne ve dünya çapında bir kataliz ve birleÅŸtirme gücüne sahibiz. Tüm bu faktörler Dünya Bankası Grubu’nu çok taraflı kalkınma bankaları arasında eÅŸsiz bir konuma oturtmaktadır. Dünya Bankası Grubu’nun kriz sonrası rolünü dört temel faktörün ÅŸekillendirmesi beklenmektedir: Birinci faktör, geleneksel ve yenilikçi kalkınma finansmanı olacaktır. Banka Grubu’nun müşterileri tarafından, kurumun krizden iyi sermayelendirilmiÅŸ bir ÅŸekilde çıkması ve küresel ekonomik büyümeyi ve yoksulluÄŸun üstesinden gelinmesini desteklemek üzere kritik büyüklükte bir finansmanı saÄŸlayabilmesi yönünde güçlü bir talep mevcu ttur. Dünya Bankası Grubu bu rolü birkaç ÅŸekilde oynayabilir. Konjonktür karşıtı politikaları uygulayabilecek bir durumda olmayan ülkelerde çekirdek harcamaların korunmasına ve mali teÅŸviklere katkıda bulunabiliriz; küresel toparlanmayı desteklemek için küresel talebin artırılmasına yardımcı olabiliriz; ticareti finanse edebiliriz ve destekleyebiliriz; özel sektöre hükümetlerin krize müdahale eylemlerinden üzerlerine düşen sorumlulukları üstlenmesine yardımcı olabiliriz; ve yatırımlar yoluyla ihtiyaçlara cevap veren ve hesap verebilir kamu sektörleri ve dinamik özel sektörler ile birlikte çoklu büyüme kutuplarının oluÅŸturulmasına yardımcı olabiliriz. Ä°kinci faktör bilgi ürünlerinin sunulması olacaktır. Banka Grubu kalkınma konusunda bir “en iyi uygulamalarâ€? havuzudur ve burada hem kamu hem de özel sektöre dayalı olarak uygulama deneyimi, araÅŸtırma ve öğrenme bir araya getirilmektedir. Bu ÅŸekilde, müşteriler bizden çok sayıdaki uygulayıcı bilgilerini ve yenilikleri birleÅŸtirmemizi ve özel kullanıma hazırlamamızı beklemektedir. Üçüncü faktör küresel kamu yararı gündemidir – çok sektörlü kurumsal müdahale gerektiren, iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi ve bulaşıcı hastalıklar gibi acil küresel zorluklar; politika danışmanlığı ile yatırımların, ülke programlarına dayalı küresel bir ölçekte birleÅŸtirilmesi. Banka Grubu halihazırda Ä°klim Yatırım Fonları yoluyla önemli miktarda finansman saÄŸlamaktadır. Müşterilerimizle düşük karbonlu büyüme stratejileri üzerinde çalışarak teknoloji transferinde ve ÅŸu anda çalışmalarımızı geniÅŸlettiÄŸimiz saÄŸlık sistemlerinin güçlendirilmesi alanında kilit bir rol oynayabiliriz. Banka Grubu aynı zamanda çok taraflı kurallara dayalı olarak dinamik ve dayanıklı ticaret ve finans sistemlerinin saÄŸlayacağı ortak yararları da destekleyebilir. Dördüncü faktör gelecekteki krizlerdir –bugünden öngöremediÄŸimiz ancak gerçekleÅŸeceÄŸini bildiÄŸimiz krizler: Bu bir pandemi olabilir, doÄŸal veya insan kaynaklı bir afet olabilir, veya bir ekonomik veya sosyal kriz olabilir. Buna cevap olarak, Banka kısa süre önce gıda krizinde veya Hint Okyanusu’ndaki tsunamide veya Meksika ve DoÄŸu Asya’daki mali krizlerde yaptığı gibi sahip olduÄŸu tüm becerileri ve araçları hissedarlarının yararına seferber edebilir. Dünya Bankası, sermayesini en etkin ÅŸekilde kullanmak için bir dizi mali önlem uygulamaktadır. Bu önlemler arasında kredi fiyatlarındaki bir artış yapılması; ulusal para birimleri ile satın aldıkları hisseleri kullanabilmemiz için ülkeler il e birlikte çalışmak; söz hakkındaki deÄŸiÅŸikliklere baÄŸlı seçici bir sermaye artırımı; sıkı bütçe disiplini; ve daha uzun vadeli kredilerin fiyatlarında muhtemel bir artış yer almaktadır. Bu önlemler tüm üyelerimizin karşılıklı sorumluluklarını ve katkılarını vurgulamaktadır. Ancak bunlar yeterli olmayabilir. IBRD mevcut oranda kredi vermey e devam ederse, 2010 ortalarında sermaye sıkıntısına girecektir. IFC ÅŸu anda sınıra dayanmış durumdadır. Elbette ki gelecek belirsizdir. EÄŸer toparlanma hızını kaybederse veya çok yavaÅŸ bir ÅŸekilde devam ederse, zaten sınıra dayanmış ve daha fazla ilerleyemeyen bir Dünya Bankası Grubu’nu riske atmamız gerekir mi? Bir sonraki krizi düşündüğümüzde –bir baÅŸka gıda krizi, bir sonraki salgın - kendini geride tutan bir Dünya Bankası Grubu’na sahip olma lüksümüz var mı? Dün yeni kalkınma zorluklarına göğüs gerebilmesi için Dünya Bankası Grubu’nun yeterli kaynaklara sahip olmasının saÄŸlanması ve bu yöndeki kararın 2010 ilkbaharına kadar alınması konusunda kararlılığını ifade ettiÄŸi için Kalkınma Komitesine teÅŸekkür ediyorum. Bu Dünya Bankası’nın yirmi yıllık dönemd eki ilk Genel Sermaye Artırımı olması bakımından ileriye dönük önemli bir adımdır. Reform Gündemi DeÄŸiÅŸen küresel ekonomiye hizmet edebilmek için, dünyanın atik, uyanık, yetkin ve sorumlu kurumlara ihtiyacı vardır. Dünya Bankası Grubu meÅŸruiyetini, etkinliÄŸini, etkililiÄŸini ve hesap verebilirliÄŸini geliÅŸtirecek ve BM, IMF, diÄŸer Çok Taraflı Kalkınma Bankaları, donörler, sivil toplum ve giderek daha önemli kalkınma aktörleri haline gelen vakıflar ile iÅŸbirliÄŸini daha da geniÅŸletecektir. Hissedar taleplerinin yerine getirilmesine, performansın iyileÅŸtirilmesine ve yasama organlarınız ile birlikte destek oluÅŸturulmasına yönelik çoklu reformların uygulanmasının öneminin farkındayız. Çalışmalarımız ÅŸunları içerecektir: • Sonuçlar gündemi, merkeziyetçilikten uzaklaÅŸma, cinsiyet, yatırım kredileri reform ve insan kaynakları üzerinde odaklanarak kalkınmanın etkililiÄŸinin artırılması; • Küresel yolsuzlukla mücadele çabalarımız ile birlikte hesap verebilirliÄŸin ve iyi yönetiÅŸimin teÅŸvik edilmesi, daha iyi bir ÅŸeffaflık ve bilgilendirme politikası, ve yakında yayınlanacak olan Zedillo Komisyonu tavsiyeleri; ve • Maliyet etkinliÄŸin artırılmaya devam edilmesi. Ancak daha da ileri gitmemiz gerekiyor. Bretton Woods sistemi, gücün daha az sayıda ülke üzerinde yoÄŸunlaÅŸtığı bir dönemde 44 ülke tarafından oluÅŸturulmuÅŸtu. Büyük dekolonizasyon dalgaları henüz yeni yeni baÅŸlamaktaydı ve geliÅŸmekte olan az sayıdaki bir kaç ülke tarihin bir parçası olarak deÄŸil onun bir aracı görülüyordu. O dünya artık çok eskide kaldı. Politik ekonomi nin yeni gerçeklikleri farklı bir sistem gerektiriyor. EÄŸer geliÅŸmekte olan ülkeler çözümün bir parçası ise, bu tartışmaların da bir parçası olmalıdırlar. Uluslararası sistem, 21. yüzyılın ekonomik gerçekliklerini temsil eden, büyüyen hissedarlarının rol ve sorumluluklarının farkında olan ve Afrika’ya daha fazla söz hakkı saÄŸlayan bir Dünya Bankası Grubu’na ihtiyaç duymaktadır. Banka Grubu’ndaki geliÅŸmekte olan ülkelerin ve geçiÅŸ ülkelerinin söz haklarının ve temsillerinin artırılmasına yönelik reformların ilk safhası bir yıl önce tamamlandı - Sahra Altı Afrikası’na ilave bir Kurul üyeliÄŸi verildi ve IBRD’deki geliÅŸmekte olan ülkelerin oy hakları yüzde 44’e yükseltildi. Dün Kalkınma Komitesinin, nihai karar önümüzdeki yıl Ä°lkbahar Toplantılarında alınmak üzere, geliÅŸmekte olan ülkelerin oy hakkında ilave 3 puanlık bir artış yapılarak geliÅŸmekte olan ülkelerin oy hakkının yüzde 47’ye çıkarılmasının önemini vurgulamasını memnuniyetle karşıladım. Hırslı bir ÅŸekilde devam etmeliyiz. GeliÅŸmekte olan ülkeler daha yoksul ülkelere kalkınmaları için yardımda bulunma konusunda sorumlulukları paylaşırken, geliÅŸmekte olan ülkelerin payını zaman içinde yüzde 50’ye çıkarıp çıkaramayacağımızı tartışmamız gerekir. Dünya Bankası Grubu, bizi çevreleyen dünyayı daha doÄŸru bir ÅŸ ekilde yansıtmalıdır. Sonuç Sayın BaÅŸkan; eski ekonomik düzen krizden önce deÄŸiÅŸime ayak uydurmak için uÄŸraşıyordu. Bugünkü kriz ise derin uçurumları ve zorlayıcı ihtiyaçları gün yüzüne çıkardı. Bunu yakalama ve ilerleme zamanı gelmiÅŸtir. Yeni bir-çok kutuplu büyüme modelini yansıtan bir uluslararası politik ekonomi sistemine ihtiyacımız var. Bu sistem bir yandan yükselen ekonomik güçleri ‘sorumlu paydaÅŸlar’ olarak entegre ederken öbür yandan bu ülkelerde hala yüz milyonlarca yoksulun bulunduÄŸunu ve sarsıcı kalkınma zorlukları ile karşı karşıya olduklarını göz önünde bulundurmalıdır. Halkları ağır borç yüklerini ve rekabetçilik endiÅŸelerini hisseden ve yeni güçlerin sorumlulukları paylaÅŸması gerektiÄŸini düşünen geliÅŸmiÅŸ ülkelerin enerjilerini ve desteklerini devreye sokmalıdır. En yoksul ve en zayıf ülkelere, hala güvenli suya eriÅŸimi olmayan 900 milyon insana ve çatışma ve yönetiÅŸim bozuklukları sebebiyle yoksulluk kapanında yer alan “en alttaki bir milyarâ€? insana el uzatılmasına yardımcı olmalıdır. Ancak bu kendi kendine gerçekleÅŸmeyecektir. Burada ortaya çıkan soru liderlerin bu deÄŸiÅŸimleri yönlendirme konusunda iÅŸbirliÄŸi yapıp yapamayacağıdır. Olması gerektiÄŸi gibi, temsil ettikleri ulusal kamuoyunun çıkarları onları yönlendirecektir. Ancak, sadece tek baÅŸlarına deÄŸil, aynı zamanda “Sorumlu KüreselleÅŸmeyiâ€? yansıtan kurumlar yoluyla ortak çıkarların farkına varma ve bunları oluÅŸturma gibi zorlu bir görevle karşı karşıya kalacaklar. Bretton Woods gözlerimizin önünde yeniden yapılandırılıyor. Bu kez bu süreç New Hampshire’daki üç haftadan daha uzun sürecek. Daha fazla katılımcısı olacak. Ancak bunun böyle olması gerekiyor. Bir sonraki krizin ne olacağını bilmiyoruz ama o kriz halihazırda oluÅŸmakta. Bu krizi ÅŸekillendirmek ya da onun sizi ÅŸekillendirmesine izin vermek sizin elinizde.